1887 Yılında İstanbul’ da bir dergah şeyhinin kızı olarak dünyaya geldi. Yaşadığı dönemde kadın haklarını bırakın bir kenara, tahmin edersiniz ki bir kadının dışarıda tek başına gezmesi dahi büyük bir sorundu. Her ne kadar babası bir dergah şeyhi olsa da hayatta ki ilk şansı oydu ve onun varlığını ve desteğini her daim yanında hissetti. Babası onun modern bir eğitim almasını istedi ve yönlendirdi. ilk okulu Yedi Kule Alman Mektebinde okumasını sağladı. Müziğe karşı bir tutkusu vardı ve o ilham ile konservatuar sınavlarına girdi ve kazandı. Buradan da kemençe öğretmeni olarak mezun olmuştu.
Hayatında ki ikinci önemli adam ise eşi Burhan Bey’ idi. Onun her daim yanında oldu ve destekledi.
Osmanlı’ nın o zor dönemlerinde kendisini geliştirmeye çalışan ve tutkularının izinde bırakın yürümeyi adeta koşan bir kadındı o…
İşte o kadının adı SAMİYE CAHİD MORKAYA’ idi.
Samiye Hanımın müzik yeteneği haricinde bir diğer yeteneği ve tutkusu ise arabalardı. Araba kullanmaktan büyük keyif alıyor ve bu tutkusunun üzerine giderek yeteneğini daha da geliştiriyordu. Cumhuriyetimizin yeni doğup gelişmeye çalıştığı o dönemlerinde, yarış pistlerinde yerini almak için çok çaba sarf ediyordu. O dönemde Türkiye Turing Kulübüne üye oldu ve 1931 yılında bu kulüpten ehliyetini aldı. O artık Türkiye’ nin ilk ehliyetli araç sürücüsü olan kadınıydı. Belirttiğim gibi; eşi de çok destekçisiydi ve ilk arabasını ona eşi almıştı. Üyesi olduğu kulüp sayesine farklı arabaları kullanabiliyor ve kendisini geliştiriyordu. O dönemin Türkiye’ sinde bir kadının neleri başarabileceğini herkese gösteriyordu.
1930 – 1931 Yılları arasında araba yarışlarına katılmaya başladı. Bu yarışlarda dereceler elde etti. 1932 Yılında düzenlenecek olan yarışa başvuru yaptı. Ancak başvuru yapan tek kadın yarışçı olduğu için kabul edilmedi. O yılmadı ve inat etti. O zaman bende erkekler ile aynı gurupta ve şartlarda yarışırım dedi. O inadı ve azmi ile yarışmaya katılımı kabul gördü.
Yarışma günü gelmiş, yarış düzenlenmiş ve tutkusunun peşinden koşan o kadın tüm erkek rakiplerini geçerek birinci olmuştu. Herkes çok şaşkındı ve bazı kesimler bu duruma itiraz etti. Bir kadının yarışmaya katılmasını zaten kabul etmiyorlardı, üstüne birinci gelmesini hiç kaldıramadılar. Ama o bu tepkilerin de üstünden geldi ve birincilik kupasını almayı başardı.
Bu başarıyı hazmedemeyenler ile yarışmanın ikincisi olan erkek yarışçı olayı mahkemeye taşımıştı. Düşünebiliyor musunuz? Yıl 1932 ve daha dünyada kadın haklarının esamesi okunmuyor iken bizim ülkemizin mahkemesinde görülen davaya bakın. O yılmadı ve dedi ki, hodri meydan gel bir daha yarışalım. Ancak mahkeme buna müsaade etmedi ve Samiye Hanımın birinciliğini onayladı. 1932 Yılında, Samiye Hanım sayesinde, çiçeği burnunda olan Cumhuriyetimiz tüm dünyaya demokrasi dersi vermişti.
1933 Yılında aynı yarışmayı bir kez daha birincilik ile bitirdi.
Yıl 1934 ve Samiye Hanım yine yarış pistindeydi. Ancak bu sefer büyük bir talihsizlik yaşadı ve feci bir kaza geçirdi. Kullanmış olduğu araç taklalar attı. Araç içerisinden çıkartıldı çıkartılmasına ama durumu hiç de iyi değildi. Hastaneye kaldırıldı. Defalarca ameliyat edildi, iyileşti ancak bir sorun vardı. Sol elini kullanamıyordu ve artık kullanamayacaktı. Hem tutkusu olan araba yarışlarına hem de öğretmenliğini yaptığı kemençesine veda etmek zorunda kalmıştı. 1974 Yılında, 87 yaşında hayata veda etti.
Tarihimizde bizi hep gururlandıran ve dokunduğu tüm işleri güzelleştiren ve geliştiren kadınlar. Zübeyde Hanımlar, Halide Edip Adıvar’lar, Sabiha Gökçen’ler, Türkan Saylan’ lar, Filenin Sultanları… İyi ki varlar. Varlıkları bize hep güç katıyor…
Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun.
Sevgi ve saygılarımla ile selamlar.
Mustafa HEKİM
Comments